illedelinux
Silver Sample
- Katılım
- 17 Nis 2021
- Mesajlar
- 853
- Çözümler
- 6
- İfade skoru
- 4.646
Başlığı latife olsun diye öyle yazdım.
Konumuz GNU/Linux'u ilk defa denemek isteyenlerin veya denemeyi düşünenlerin psikolojisiyle ilgili.
İnsan hiç bilmediği bir şeyi yapmaya karar verdiğinde, yanında bu işten anlayan biri olmadığında ne gibi sonuçlarla karşılacağını bilmeyeceği için ondan çok çabuk vaz geçebilir. Çünkü kafasında o kadar çok soru var ki, kurulu sistemine, verilerine veya bilgisayarına zarar vermekten haliyle çekinir.
Fakat bunu kolay hale getirmenin, kafadan bir çok soruyu gidermenin elbette yolları da vardır.
Sanal makinede deneyin, çeşitli videolar izleyin, konuyla ilgili makaleler okuyun daha sonra gerçek makineye kurulumda hiç zorlanmayacaksınız.
GNU/Linux ile tamamen bi haber iken gerçek makineye kurmaya kalktığınızda bazı sorunlar yaşamanız ihtimali yüksektir.
Ancak her halikularda hemen vaz geçmeyin, herkesin bir-iki deneme sonrası başaracabileceği bir amatör girişimi olduğunu aklınızda tutun.
Örneğin ben GNU/Linux ile ilk tanıştığımda komedi filmi yapılacak kadar olaylar yaşadım.
İndirdiğim ISO dosyasının bir işletim sistemi dosyası olduğunu öğrenmem üç gün sürmüştü. O üç güne kadar o dosyanın antivirüs olduğunu zanetmiştim.
O zamanlar USB'ye yazıldığından bi haberdim, ISO dosyasını next next diyerek çalıştırmaya çabalıyordum. Next next diye çalışmayınca üstelik bir de ona küfür ediyordum. Bir ISO dosyasının USB'ye yazıldığını, onun bir işletim sistemi olduğunu, aynı Windows gibi kurulduğunu belki bir ay sonra ancak kafam şarz etmişti.
İlk defa canlı oturuma girdiğimde ise tam bir komedi yaşamıştım. Karşımda Windows'a benzeyen bir şey var ama onlara dokunmaya bile korkmuştum. Çünkü Windows'un bir işletim sistemi olduğunu bilmiyordum, bilgisayarın kendisini Windows zanediyordum. İki tane işletim sistemi arasında psikolojik bir haleti ruhiye içine girmiştim. Ki, bilgisayar ile tanışmam da o sıralarda olmuştu, bir kaç ay öncesine kadar bilgisayar açmayı dahi bilmiyordum. Hatta bilgisayar nasıl açılır diye kitap aldığımı dahi hatırlıyorum. Kitabı bilgisayar açmayı öğrenmek için aldığımı söylediğimde kitapçı gülmüştü ama ben kitapçıya öyle şaban gibi bakmıştım.
Velhasıl caymadığım, vaz geçmediğim için kulağım çekilmedi
Malumunuz bu işin peşini bırakmadım. İlk denemelerde siz de peşini bırakmayın. Nihayetinde bir işletim sistemi ama ona geçtiğinizde özgürlüğe merhaba diyorsunuz, çünkü o güne kadar kapalı kaynak kodlu yazılımlarla gözünüzü açamadınız. Artık kullandığınız sistemde bulunan bütün dosyaların içini görebilecek, ona müdahale edebilecek ve değiştirebileceksiniz. Ayrıca biraz da yeteneğiniz varsa onunla yeni eserler dahi üretebilir ve geliştirebilirsiniz.
Ubuntu'nun sahibi dünyanın en zengin adamlarından biridir ve Ay'a giden tek sivil kendisidir. O kadar zenginliğe karşın banane dememiş, Debian geliştirici topluluğunda başlayan GNU/Linux serüvenine kendi geliştirdiği Ubuntu ile devam ediyor.
Anlayacağınız ilk denemeler aslında çok zevkli bir süreçtir, hem yeni şeylerle tanışıyorsun, hem kendi aklınla olayların üstesinden geliyorsun hem de onunla kavga ederek aynı bir aile gibi oluyorsunuz.
Cayanların, vaz geçenlerin elbette kulağı çekilmeyecek ama kendinizi tembelliğe teslim etmenin de anlamı yok diye düşünüyorum.
Konumuz GNU/Linux'u ilk defa denemek isteyenlerin veya denemeyi düşünenlerin psikolojisiyle ilgili.
İnsan hiç bilmediği bir şeyi yapmaya karar verdiğinde, yanında bu işten anlayan biri olmadığında ne gibi sonuçlarla karşılacağını bilmeyeceği için ondan çok çabuk vaz geçebilir. Çünkü kafasında o kadar çok soru var ki, kurulu sistemine, verilerine veya bilgisayarına zarar vermekten haliyle çekinir.
Fakat bunu kolay hale getirmenin, kafadan bir çok soruyu gidermenin elbette yolları da vardır.
Sanal makinede deneyin, çeşitli videolar izleyin, konuyla ilgili makaleler okuyun daha sonra gerçek makineye kurulumda hiç zorlanmayacaksınız.
GNU/Linux ile tamamen bi haber iken gerçek makineye kurmaya kalktığınızda bazı sorunlar yaşamanız ihtimali yüksektir.
Ancak her halikularda hemen vaz geçmeyin, herkesin bir-iki deneme sonrası başaracabileceği bir amatör girişimi olduğunu aklınızda tutun.
Örneğin ben GNU/Linux ile ilk tanıştığımda komedi filmi yapılacak kadar olaylar yaşadım.
İndirdiğim ISO dosyasının bir işletim sistemi dosyası olduğunu öğrenmem üç gün sürmüştü. O üç güne kadar o dosyanın antivirüs olduğunu zanetmiştim.
O zamanlar USB'ye yazıldığından bi haberdim, ISO dosyasını next next diyerek çalıştırmaya çabalıyordum. Next next diye çalışmayınca üstelik bir de ona küfür ediyordum. Bir ISO dosyasının USB'ye yazıldığını, onun bir işletim sistemi olduğunu, aynı Windows gibi kurulduğunu belki bir ay sonra ancak kafam şarz etmişti.
İlk defa canlı oturuma girdiğimde ise tam bir komedi yaşamıştım. Karşımda Windows'a benzeyen bir şey var ama onlara dokunmaya bile korkmuştum. Çünkü Windows'un bir işletim sistemi olduğunu bilmiyordum, bilgisayarın kendisini Windows zanediyordum. İki tane işletim sistemi arasında psikolojik bir haleti ruhiye içine girmiştim. Ki, bilgisayar ile tanışmam da o sıralarda olmuştu, bir kaç ay öncesine kadar bilgisayar açmayı dahi bilmiyordum. Hatta bilgisayar nasıl açılır diye kitap aldığımı dahi hatırlıyorum. Kitabı bilgisayar açmayı öğrenmek için aldığımı söylediğimde kitapçı gülmüştü ama ben kitapçıya öyle şaban gibi bakmıştım.
Velhasıl caymadığım, vaz geçmediğim için kulağım çekilmedi
Malumunuz bu işin peşini bırakmadım. İlk denemelerde siz de peşini bırakmayın. Nihayetinde bir işletim sistemi ama ona geçtiğinizde özgürlüğe merhaba diyorsunuz, çünkü o güne kadar kapalı kaynak kodlu yazılımlarla gözünüzü açamadınız. Artık kullandığınız sistemde bulunan bütün dosyaların içini görebilecek, ona müdahale edebilecek ve değiştirebileceksiniz. Ayrıca biraz da yeteneğiniz varsa onunla yeni eserler dahi üretebilir ve geliştirebilirsiniz.
Ubuntu'nun sahibi dünyanın en zengin adamlarından biridir ve Ay'a giden tek sivil kendisidir. O kadar zenginliğe karşın banane dememiş, Debian geliştirici topluluğunda başlayan GNU/Linux serüvenine kendi geliştirdiği Ubuntu ile devam ediyor.
Anlayacağınız ilk denemeler aslında çok zevkli bir süreçtir, hem yeni şeylerle tanışıyorsun, hem kendi aklınla olayların üstesinden geliyorsun hem de onunla kavga ederek aynı bir aile gibi oluyorsunuz.
Cayanların, vaz geçenlerin elbette kulağı çekilmeyecek ama kendinizi tembelliğe teslim etmenin de anlamı yok diye düşünüyorum.