Futbol hakkında yazılar yazmayı çok severim. Düşüncelerimi sizinle de paylaşmak istedim.
20/21 sezonunun son virajlarına girdiğimiz şu dönemde, futbol bize güzel şeyler göstermeye devam ediyor. Birçok alanda biz taraftarlar tarafından tahmin edilebilirliği çok düşük olaylar yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Önceki sezonlara göre rekabetin bir hayli arttığı yerel liglere bir göz atalım:
İNGİLTERE PREMİER LİG
Sezonun ilk 12 maçında 5 galibiyet, 5 beraberlik ve 2 mağlubiyet alan Manchester City'ye sezon ortalarına doğru yeniden hayat veren Pep Guardiola, şu an lig ikinci Manchester United'a 10 puan fark atmış durumda. İç sahadaki ManU maçında kadar 15 maçlık galibiyet serisi alan City, son 6 maçının 2'sinde mağlubiyetle ayrılırken ManU taraftarlarının 'acaba olur mu?' demesine neden olmuştu. Ancak United'ın geçtiğimiz günlerde Leeds deplasmanında bıraktığı 2 puan, az olan umutların neredeyse yok olmasına yol açtı. Kalan 5 maçında Everton ve Chelsea dışında ona diş geçirebilecek başka rakibi olmayan City, 7. lig şampiyonluğuna uzanmak üzere.
Avrupa potasındaki rekabet devam ediyor. Eksik bir maçını bu akşam oynayacak olan Leicester Şampiyonlar Ligi'ne gidecektir. Ancak onun aşağısını tahmin etmek pek de kolay değil. Önceki sezonun lig şampiyonu Liverpool, Şampiyonlar Ligi zor gözükse de sonuna kadar gidecektir ancak sonuç gelmeyecektir. Tuchel ile birlikte form bulan Chelsea, Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale yükselmesinin de veridiği motivasyonla orayı bırakmayacaktır. Tottenham ve sezona çok iyi başlayan ve 1 maçı eksik Everton için Avrupa yolu taşlı gözüküyor. West Ham ve Liverpool'un yapacağı hataları bekliyor olacaklar.
İSPANYA LA LİGA
Son yılların şüphesiz en büyük La Liga rekabeti desem bana katılırsınız sanırım. Sezon bomba gibi başlayan Atletico Madrid, ilk 21 maçında yalnızca 6 puan kaybetti. Ancak geride bıraktığımız yakın dönemde artan sakatlıklar ve rehavetin de etkisiyle son 12 maçta yalnızca 19 puan toplayabildi.
Yaz döneminde önemli bir transfer yapmayan Real Madrid, sezona kötü başlayan takımlar arasındaydı. Zamanla Vinicus, Kroos ve Benzema gibi futbolcuların form bulması, Zidane'ın takım kimyasını oturtması ve Atletico'nun devam eden puan kayıplarıyla beraber şampiyonluk umutlarını yeşertti. Ancak Getafe ve Real Betis gibi puan kaybının affedilmeyeceği maçlarda 2'şer puan bırakan Real Madrid, şampiyonluk yolunda büyük yara aldı.
Barcelona, Şampiyonlar Ligi'nde berbat sonuçlar aldığı geçtiğimiz 3 sezonun şokunu atlatamamış olsa gerek sezona kötü başlamıştı. Real'den çok daha kötü bir başlangıç yapan Barcelona'da kaptan Messi de dahil olmak üzere tüm futbolcular yüzü asık ve isteksiz futbol oynuyorlardı. Bunun sebeplerinden biri büyük oranda eski başkan Bartomeu'nun tavırlarıydı. Takıma yeni katılan TD Koeman, gençlere çok fazla süre veriyordu. Onlara güveni tamdı. Pedri, İlaix Moriba, Mingueza, Araujo, Puig, Dest gibi futbolcuları takıma kazandırdı. De Jong'un formu, Koeman'ın gelişiyle beraber çok büyük bir artış gösterdi ve takımın vazgeçilmez parçalarından biri oldu. Koeman, ilk zamanlarında istediği futbolu oynatamasa da istediği sonuçları alamasa da sürekli yeni kadrolar ve dizilişler denedi. En sonunda eldeki kadroya 'cuk' diye oturan kabaca 3-5-2 diyebileceğimiz bir sistem buldu. Oynattığı futbolda gözle görülebilecek düzeyde kalite artışı oldu. Messi'nin form bulması, Barcelona'nın işlerini çok daha rahat hale getirdi. Atletico ile aradaki 13 puana kadar çıkan farkı (benim hatırladığım) 2 puana kadar indirdiler. 1 maçı eksik olan Barcelona, kalan maçlarını kazandığı sürece şampiyon olacak.
Sevilla, diğer 3 büyük takıma göre daha belirli bir grafik çizdi sezon genelinde. Sezon başında tutturdukları çizgiyi devam ettirdiler ve şu an lider Atletico'dan 3 puan uzaktalar. Juan Jordan, Ocampos, Kounde ve En-Nesyri gibi yıldızlarıyla 4. sırada olan Sevilla, 3 büyükler tarafından yapılan hataları bekliyor. Üstelik gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'ne gitmeyi garantilediler.
FRANSA LİGUE 1
Normalde pek çoğumuzun takmadığı, her sene PSG'nin diğerlerini üst üste koyup rahat bir şekilde şampiyon olduğu bir lig Ligue 1. Ancak bu sezonki senaryo, gerçekten sonunu merak ettiriyor.
Bu sezon sakatlıklar çok çeken PSG, belki de şampiyonluğun bu kadar riske girmesini hiç beklemiyordu ve kendilerini hiç bu kadar baskı altında hissetmemişlerdi. Burak Yılmaz'ın Lyon maçında yeniden hayat verdiği Lille, geçmişte Sevilla ile hiç de fena işler yapmamış Ben Yedder'li Monaco, bu sezon PSG'nin elini kolunu bağlayan takımlar. Bu takımların bu sezon maçlarını çok az izlemiş olmamdan dolayı futbolları hakkında yorum yapmayacağım ancak fikstürlerine ve form durumlarına bakarak tahmin yapmak isterim.
PSG ve Lille'in fikstürleri çok benzer, zor değil ve aralarında yalnızca 1 puan fark var. İki takımında hata yapma gibi bir şansı yok. Yapılan en küçk hata şampiyonluğun kaçmasına neden olacak. Bana sorarsanız şu an kendini daha büyük baskı altında hisseden taraf PSG. Böyle bir senaryo hiç beklemiyorlardı. Öteki tarafta Lyon maçını 2-0'dan döndüren ve kendilerine inançları tam olan Lille var. Çarşamba günü PSG'nin ManC ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi maçının sonucu çok önemli olacak. Buradan gelecek olan moral veya mutsuzluk lig yarışına yansıyacaktır. Bekleyip görelim .
Bundesliga ve İtalya ligi hakkında da konuşmak isterdim. Şampiyonluk yarışı olmasa da orta sıralarda büyük rekabetler olan iki lig konumundalar. Ancak bu yazıma ne kadar ilgi olur bilemedim. Okuduysanız teşekkür ederim, hatam varsa affola :).
20/21 sezonunun son virajlarına girdiğimiz şu dönemde, futbol bize güzel şeyler göstermeye devam ediyor. Birçok alanda biz taraftarlar tarafından tahmin edilebilirliği çok düşük olaylar yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Önceki sezonlara göre rekabetin bir hayli arttığı yerel liglere bir göz atalım:
İNGİLTERE PREMİER LİG
Sezonun ilk 12 maçında 5 galibiyet, 5 beraberlik ve 2 mağlubiyet alan Manchester City'ye sezon ortalarına doğru yeniden hayat veren Pep Guardiola, şu an lig ikinci Manchester United'a 10 puan fark atmış durumda. İç sahadaki ManU maçında kadar 15 maçlık galibiyet serisi alan City, son 6 maçının 2'sinde mağlubiyetle ayrılırken ManU taraftarlarının 'acaba olur mu?' demesine neden olmuştu. Ancak United'ın geçtiğimiz günlerde Leeds deplasmanında bıraktığı 2 puan, az olan umutların neredeyse yok olmasına yol açtı. Kalan 5 maçında Everton ve Chelsea dışında ona diş geçirebilecek başka rakibi olmayan City, 7. lig şampiyonluğuna uzanmak üzere.
Avrupa potasındaki rekabet devam ediyor. Eksik bir maçını bu akşam oynayacak olan Leicester Şampiyonlar Ligi'ne gidecektir. Ancak onun aşağısını tahmin etmek pek de kolay değil. Önceki sezonun lig şampiyonu Liverpool, Şampiyonlar Ligi zor gözükse de sonuna kadar gidecektir ancak sonuç gelmeyecektir. Tuchel ile birlikte form bulan Chelsea, Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale yükselmesinin de veridiği motivasyonla orayı bırakmayacaktır. Tottenham ve sezona çok iyi başlayan ve 1 maçı eksik Everton için Avrupa yolu taşlı gözüküyor. West Ham ve Liverpool'un yapacağı hataları bekliyor olacaklar.
İSPANYA LA LİGA
Son yılların şüphesiz en büyük La Liga rekabeti desem bana katılırsınız sanırım. Sezon bomba gibi başlayan Atletico Madrid, ilk 21 maçında yalnızca 6 puan kaybetti. Ancak geride bıraktığımız yakın dönemde artan sakatlıklar ve rehavetin de etkisiyle son 12 maçta yalnızca 19 puan toplayabildi.
Yaz döneminde önemli bir transfer yapmayan Real Madrid, sezona kötü başlayan takımlar arasındaydı. Zamanla Vinicus, Kroos ve Benzema gibi futbolcuların form bulması, Zidane'ın takım kimyasını oturtması ve Atletico'nun devam eden puan kayıplarıyla beraber şampiyonluk umutlarını yeşertti. Ancak Getafe ve Real Betis gibi puan kaybının affedilmeyeceği maçlarda 2'şer puan bırakan Real Madrid, şampiyonluk yolunda büyük yara aldı.
Barcelona, Şampiyonlar Ligi'nde berbat sonuçlar aldığı geçtiğimiz 3 sezonun şokunu atlatamamış olsa gerek sezona kötü başlamıştı. Real'den çok daha kötü bir başlangıç yapan Barcelona'da kaptan Messi de dahil olmak üzere tüm futbolcular yüzü asık ve isteksiz futbol oynuyorlardı. Bunun sebeplerinden biri büyük oranda eski başkan Bartomeu'nun tavırlarıydı. Takıma yeni katılan TD Koeman, gençlere çok fazla süre veriyordu. Onlara güveni tamdı. Pedri, İlaix Moriba, Mingueza, Araujo, Puig, Dest gibi futbolcuları takıma kazandırdı. De Jong'un formu, Koeman'ın gelişiyle beraber çok büyük bir artış gösterdi ve takımın vazgeçilmez parçalarından biri oldu. Koeman, ilk zamanlarında istediği futbolu oynatamasa da istediği sonuçları alamasa da sürekli yeni kadrolar ve dizilişler denedi. En sonunda eldeki kadroya 'cuk' diye oturan kabaca 3-5-2 diyebileceğimiz bir sistem buldu. Oynattığı futbolda gözle görülebilecek düzeyde kalite artışı oldu. Messi'nin form bulması, Barcelona'nın işlerini çok daha rahat hale getirdi. Atletico ile aradaki 13 puana kadar çıkan farkı (benim hatırladığım) 2 puana kadar indirdiler. 1 maçı eksik olan Barcelona, kalan maçlarını kazandığı sürece şampiyon olacak.
Sevilla, diğer 3 büyük takıma göre daha belirli bir grafik çizdi sezon genelinde. Sezon başında tutturdukları çizgiyi devam ettirdiler ve şu an lider Atletico'dan 3 puan uzaktalar. Juan Jordan, Ocampos, Kounde ve En-Nesyri gibi yıldızlarıyla 4. sırada olan Sevilla, 3 büyükler tarafından yapılan hataları bekliyor. Üstelik gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'ne gitmeyi garantilediler.
FRANSA LİGUE 1
Normalde pek çoğumuzun takmadığı, her sene PSG'nin diğerlerini üst üste koyup rahat bir şekilde şampiyon olduğu bir lig Ligue 1. Ancak bu sezonki senaryo, gerçekten sonunu merak ettiriyor.
Bu sezon sakatlıklar çok çeken PSG, belki de şampiyonluğun bu kadar riske girmesini hiç beklemiyordu ve kendilerini hiç bu kadar baskı altında hissetmemişlerdi. Burak Yılmaz'ın Lyon maçında yeniden hayat verdiği Lille, geçmişte Sevilla ile hiç de fena işler yapmamış Ben Yedder'li Monaco, bu sezon PSG'nin elini kolunu bağlayan takımlar. Bu takımların bu sezon maçlarını çok az izlemiş olmamdan dolayı futbolları hakkında yorum yapmayacağım ancak fikstürlerine ve form durumlarına bakarak tahmin yapmak isterim.
PSG ve Lille'in fikstürleri çok benzer, zor değil ve aralarında yalnızca 1 puan fark var. İki takımında hata yapma gibi bir şansı yok. Yapılan en küçk hata şampiyonluğun kaçmasına neden olacak. Bana sorarsanız şu an kendini daha büyük baskı altında hisseden taraf PSG. Böyle bir senaryo hiç beklemiyorlardı. Öteki tarafta Lyon maçını 2-0'dan döndüren ve kendilerine inançları tam olan Lille var. Çarşamba günü PSG'nin ManC ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi maçının sonucu çok önemli olacak. Buradan gelecek olan moral veya mutsuzluk lig yarışına yansıyacaktır. Bekleyip görelim .
Bundesliga ve İtalya ligi hakkında da konuşmak isterdim. Şampiyonluk yarışı olmasa da orta sıralarda büyük rekabetler olan iki lig konumundalar. Ancak bu yazıma ne kadar ilgi olur bilemedim. Okuduysanız teşekkür ederim, hatam varsa affola :).